Yaratık dalların arasından çıktı. Abbas’ın korkudan soluğu kesildi, dudakları titredi. “Aman Allah’ım, aman Allah’ım!” diye mırıldandı. Ayı da değildi bu. Kafası bir nebze olsun hayvanı andırıyordu andırmasına ama ya gövdesi? Düpedüz insan vücuduydu bu. Yoksa, yoksa?.. Evet, evet, bu oydu. Karakoncolos’un ta kendisi…
Berber Abbas ormanın derinliklerinde avlanırken karşısına çıkan yaratığı gördüğü anda, hipnotize olmuş gibi kalakalır; sonra yaratığın, Karadeniz’in efsanevi korku simgesi Karakoncolos olduğuna karar verir. Dehşet içinde ve çığlıklar atarak kaçar, kaçar… Belde halkı onu bulduğunda artık konuşma yetisini yitirmiştir, sadece kekeleyerek ve yarım yamalak bir şeyler söyleyebilmektedir.
Halk zamanla Karakoncolos’un nefesini ensesinde hisseder, beldenin huzuru kaçar… Ülke ve dünya medyasının yoğun ilgisi altında bilim adamları, askerler ve siviller, hep beraber “canavar avı”na çıkarlar.
Ucu 12 Eylül’e ve ta 1921’de Sürmene açıklarında katledilen 15’lere kadar uzayan hüzünlü, korku dolu, heyecanlı, bir o kadar da komik bir Karadeniz hikâyesi…
Bu web sitesinde çerez kullanımına izin vermektedir. Web sitesinde gezinmeye devam ederek, bu kullanımı kabul etmiş sayılırsınız. Çerez politikası ve Gizlilik Politikası hakkında detaylı bilgi almak için lütfen ilgili yerlere tıklayınız.